Makaleler

TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ HAKKI

TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞ HAKKININ SINIRLANDIRILMASI VE TÜRKİYE ÖRNEĞİNDE YAŞANAN İHLALLER

1. Giriş

İnsan hakları ihlallerinin çok yoğun yaşandığı süreçten geçerken, AHİS tarafından Toplanma Özgürlüğü, iç mevzuatımız açısından anayasa ve ilgili kanun tarafından Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü olarak nitelendirilen bu hakkın kullanımına ilişkin sorunları dillendirmek, bu hakka bakış sağlamak ve uygulayıcılar açısından yol gösterme iddiamızın tali bir yerde durduğunun bilincindeyiz. Aynı zamanda bu hakka ilişkin yapılacak incelemelerin, siyasal iktidara yönelen eleştirilerin talepler ekseninde kitleselleşmesi ve diğer bir başlık olarak toplumsallaşması açısından Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı önemi bizi bu çalışmaya iten ana güçtür.

İlk bakışta ifade etmek gerekir ki Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı tarihsel gelişimi ve tanımsal yaklaşımları bu çalışmanın kapsamı dışında kalmak zorundadır. Çalışmamızda uygulama, karar ve mevzuat içerisinden tartışmaya konu edilecek hususların seçimi hakkın ihlali odaklı olacaktır. Dolayısıyla başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ihlal kararlarındaki uygulaması çalışmanın temelini oluşturacaktır. Başlangıçtan ifade etmekte fayda var ki Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı kullanıma ilişkin gelişmeler hukuka ilişkin çalışmalarda yaygın olarak çeşitli yargı kararları veyahut egemenin iradesi sonucu genişlediği algısı yaratsa da, diğer haklar gibi bu hak ve kullanımına ilişkin gelişmişlik veya geri kalmışlık toplumsal mücadelelerin ürünüdür.

2. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü’ne Genel Bir Bakış

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. Maddesi ve Anayasa’nın 34. Maddesince güvence altına alınmıştır. İç hukukumuz açısından ise 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenleme altına alınmıştır.

Bu güvence hali haklara bir ayrıcalık kazandırmaktadır.[1] Fakat bu ayrıcalık tek başına yeterli olmamaktadır. Asıl önemli olan nokta ise bu hakkın sadece hukuk dünyasında değil aynı zamanda gündelik yaşantıda kullanımının sağlanması ve güvence altına alınmasıdır.[2]  Başka bir değişle bu hak fiilen kullanılabilir olmalı ve yazılı metinler aracılığı ile korunmanın ötesine gidebilmelidir.[3]

Bu özgürlük, sözleşmenin çeşitli maddeleri ile yakın ilişki içerisindedir. Bu hak niteliği itibari ile AHİS 10. Maddesi ile bütünlük oluşturmakta, ifade özgürlüğünün özel bir görünümü olarak nitelendirilmektedir.[4] Bu durum Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması sırasında ifade özgürlüğünün de kullanılmasına ilişkindir.[5] Ek olarak AHİM 11. Maddeye ilişkin yapmış olduğu yargılamalarda yaşam hakkını düzenleyen 2. Maddesinin, işkence yasağını düzenleyen 3. Maddesinin, özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. Maddesinin ihlal edildiğini tespit edebilmektedir.[6]

AHİM uygulaması açısından mahkemenin ihlal tespitlerini yaparken sıklıkla gösterinin barışçıl olması, kanuna aykırılığın tek başına sınırlama gerekçesi olmayacağı, kolluk kuvvetlerince uygulanan orantısız güç, kamu makamlarının demokratik toplum açısından gerekli olan toleransı göstermemesi ve kolluk kuvvetlerinin aceleci davranması durumları karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda hakkın kullanımına ilişkin tasnifte bu başlıkların bir kısmından faydalanılacaktır.  Sınırlandırma açısından temel bir hak olan toplantı gösteri yürüyüş hakkına getirilecek sınırlamalar dar yorumlanmalı, ilke olarak özgürlük lehine yorum yapılmalıdır.

3. Toplantı ve Gösteri Yürüyüş Hakkı’nın Sınırlandırılması

Anayasal hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması toplumun bir arada yaşaması, bu hakların başta kamu yararı olmak üzere diğer hak ve özgürlüklerle birlikte var olabilmesini sağlamak için bir zorunluluktur.[7] Bu sorun en temel anlamıyla özgürlük ve otoritenin arasında dengenin yaratılması[8], AHİM’in değişiyle “demokratik bir toplum”un olması gerekenidir.

Sınırlandırmanın konusu kolektif haklardan biri olduğu vakit iş giderek karmaşıklaşmaktadır. Neticesi itibari ile toplantı ve gösteri yürüyüşleri ağırlıklı olarak siyasal iktidara yönelen eleştiri ve talepleri konu edinmekte, siyasal iktidar tarafından tehlike olarak algılanmakta[9], kimi zaman bu algılayış yurttaşı sınırı belirsiz bir düşman kategorisine sokmakta[10], içeriği veya şekli fark etmeksizin tüm toplantı ve gösteri yürüyüşlerini kamu düzeni ve siyasal iktidar açısından potansiyel tehdit olarak görülmektedir.[11] Bu sebepler bu alanda yapılacak sınırlamalar güncel politik atmosfere göre şekillenmekte, soyut ifadelerin hukuki yorumunda çubuk -özgürlük ve otorite ilişkisi açısından- otoriteye doğru bükülmektedir.

Temel hak ve özgürlüklerin bir bütün olarak sınırlandırılması için hem evrensel hukuk tarafından hem de anayasa tarafından birtakım kıstaslar getirilmiştir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlandırmalar anacak yasama organı tarafından ve kanun ile yapılabilir.[12] Anayasa’nın 13. Maddesinde kendisini gösteren bu durum, Toplantı ve gösteri yürüyüşleri açısından özel bir görünüm olarak yine Anayasa’nın 34. Maddesinin 3. Fıkrasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanun ile düzenleneceğini hüküm altına almıştır.

Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması, sınırlandırmalar için başka bir ölçüttür. Bu durum temel olarak siyasal iktidarın dokunamayacağı alanın tarifi noktasında[13] ve özgül güvenceler[14]  sağlaması yönüyle önem kazanmaktadır. Anayasanın bütünlüğü ilkesinin bir sonucu olan durum, sınırlandırmaların tek başına değil bir bütün olarak anayasadan çıkan anlama uygun yapılmasıdır.[15]

Bahsi geçen güvenceleri sınırlandırmanın nedene bağlı olması ilkesi takip eder. Yasama organının veya siyasal iktidarın keyfi sınırlandırma ihtimalinin önüne geçebilmek adına sınırlandırma sebepleri doğrudan doğruya anayasada tahdidi olarak sayılmıştır.[16] Bu sebepler 34. Maddenin ikinci fıkrasında “millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla” sınırlandırılabileceği belirtilmiştir. Bu madde yer alan sebeplerin detaylıca açıklanması bu çalışmanın konusunu aşacaktır fakat tün nedenler açısından söylemek gerekir ki, sınırlandırma sebeplerinin anayasada tahdidi olarak sayılması hakkın korunması için yeterli görünmemektedir. Bahsi geçen sınırlandırma nedenleri soyut kavramlar olup, içinin nasıl doldurulacağı tamamen bağlamla alakalıdır. Keyfiliğin önüne geçmenin tek yolu, bu gerekçeler ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin sınırlandırılması yoluna gidildiğinde, gerekçelendirmelerin yapılmasıdır. Örnek vermek gerekirse Van Valiliği’nin 25.10.2019 tarihli kararında[17] şiddet olaylarını engellemek, saldırıları engellemek suç işlenmesini önlemek gibi kanun veya anayasada yer alan sınırlama sebeplerini tekrar etmiş, bu kararı almaya iten somut olaylar ile söz konusu kanuni düzenlemeleri birbiri ile bağlantı haline getirilmemiş, gerekçelendirme yapılmamıştır. Bu gibi yasaklama kararları tekil örneklerden ibaret olmayıp bu tip kararlarla sıklıkla karşılaşılmakta, siyasal iktidarın temel hak ve özgürlüklere gerekçesiz müdahalesi ihlaller yaratmaktadır.

 

Diğer bir nokta ise ölçülülük ilkesine ilişkindir. Ölçülülük ilkesi üç başlık altında açıklanabilir. İlki başvurulan araç – sınırlandırma, tedbir- amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalı, alınan tedbir başka değişle sınırlandırma gerekli olmalı ve alınan tedbir ve ulaşılması planlanan amaç arasında bir orantı bulunmalıdır.[18]

Bahsini ettiğimiz bu temel ilkeler hakkın sınırlandırılması noktasında genel bir çerçeve çizmektedir. Bu çerçeve olağan dönem için bir öngörünüm yaratsa da, olağan üstü hal durumları için başkaca değişkenler işin girecektir. Çalışmamızın konusunu aşacağı için girmemekle beraber, bu durum için Siricusa Prensipleri[19] yol gösterici olacaktır.

4. Yargı Kararları Üzerinden Türkiye Örneğindeki İhlaller

OHAL sürecini atlatmamız üzerinden neredeyse üç yıl geçti. Her ne kadar OHAL süre bakımından sona ermiş olsa da yaratmış olduğu hukuki kurumlar yeni bir hukuksal rejim yaratarak devam etmekte[20], gerçek hayatta – özel olarak çalışmamızın konusu olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanımı noktasında kendisini göstermektedir.

Bu durum keyfi engellemelerle yurttaşları karşı karşıya bırakmaktadır. Örnek vermek gerekirse, kamuoyu tarafından Şule Çet davası olarak anılan dava esnasında kadın örgütleri başta olmak üzere gençlik örgütleri, siyasi parti temsilcileri içinde yer aldığı Ankara Kadın Platformu tarafından, karar duruşması sonrası adliye içerisinde sloganlar eşliğinde teknik anlamda gösteri yürüyüşü düzenlemiş akabinde ise adliye önünde 04.12.2019 tarihinde basın açıklaması yapmıştı.[21] Burada herhangi bir kolluk engellemesi veya müdahalesi ile karşılaşmayan platform üyeleri, aradan bir hafta geçtikten sonra kamuoyunda Hasan Bilgili dosyası olarak bilinen ve Hasan Bilgili’nin sanık olarak yargılandığı dosyada teknik anlamda neredeyse aynı olan açıklamaya polis müdahalesi daha açıklama başlamadan, adliye önünde müdahale gerçekleştirmiştir.[22] Kişi, amaç, süre ve yer unsuru açısından benzer ve barışçıl olan iki eyleme iki farklı uygulamanın oluşu, keyfiliğin en büyük göstergesidir.  Yurttaşlar toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlemeleri halinde, somut olarak karşılaşacak durumu veya müeyyideyi öngörememektedir.

Anayasa herkesin, izin almaksızın silahsız ve saldırısız gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Fakat görüleceği üzere hukuk dünyasında sağlanan bu koruma gerçek hayatta kendisini gösterememiş ve neticede ihlaller devam etmektedir.

AHİM tarafından yayımlanan “Owerview 1959-2018 ECHR” raporunda yer alan “Violation by Article and by State” verilerine göre, mahkeme toplamda 262 adet 11. Madde ihlali vermiştir. Toplam ihlal kararlarının ise 95’i Türkiye’ye aittir.[23] Bu veriler doğrultusunda Türkiye’nin 11. Madde özelinde kötü bir karnesi olduğu, AHİM’e ulaşmayan ihlaller göz önüne alındığında, ihlalin boyutunun çok daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

AHİM Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerine müdahalenin varlığı halinde, “müdahalenin hukuken öngörülmüş olup olmadığı” öngörülmüş ise “müdahalenin meşru bir amaç izleyip izlemediği” ve neticede “müdahalenin demokratik toplumda gerekli olup olmadığı” sorularına yanıt vererek ihlal tespiti yapmaktadır.[24] İhlal kararının AHİM tarafından verildiği kararlarda çoğunlukla müdahalenin kanuniliği konusunda bir sorun çıkmamakta fakat müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı hususu öne çıkartılarak ihlal kararı verilmektedir.[25]

Yaşanan ihlalleri belirli başlıklarda toplamaya çalışmamız, sorunun tespitinin çözümü için önemli olması ve ihlal kararlarının ağırlıklı olarak nerelere dayanılarak alındığının gösterilmesi ile mümkün olacağını düşünüyoruz.

4.1. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünün Barışçıl Olması

Anayasanın 34. Maddesinin birinci fıkrasında silahsız ve saldırısız nitelendirmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşleri güvence altına alınmıştır. Nitekim AHİS 11. Maddesinde bu durumu Barışçıl olarak kullanmayı tercih etmiştir. Uluslararası belgelerde de bu tercih ağırlık kazanmaktadır.[26]

AHİM taraf ülkelerin, hakkın ihlalinin gerçekleşip gerçekleşmediği başka bir değişle sözleşmeye uygunluk denetimi yaparken, barışçıl gösteriler ve bu niteliği taşımayan gösteriler arasında ayrım yaptığı görülmektedir.[27] Başka bir değişle şiddet veya silah içeren gösteriler sözleşmenin korumasından faydalanamamaktadır.[28] Gösterinin barışçıl olup olmadığının tayininde ise şiddete başvurulup başvurulmadığı ve/veya şiddete çağrının olup olmaması ile ilgilenmektedir.[29] Bu durum gösteri barışçıl niteliğini koruduğu sürece, gösteriye müdahale etmeme, sadece gerekli güvenlik önlemlerinin alınması sorumluluğunu yüklemektedir.[30] Burada asıl olan toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleyen kişilerin niyetleridir.[31]

Arkadaşlarının ölümü üzerine, pankart taşıyarak gösteri yürüyüşü düzenleyen 70-80 kişilik grup, düzenledikleri gösteri yürüyüşü barışçıl niteliğe sahip olmasına rağmen mahkemece mahkumiyet kararı verilmesine hakka bir müdahale olarak görülmüş, demokratik toplumda gerekli olmaması nedeniyle ihlal kararı verilmiştir.[32] Başka bir kararında ise gösterinin barışçııl olup olmadığı tartışılmış, şiddet ve şiddete çağrının olmamasına rağmen yapılan müdahale neticesinde ihlal kararı vermiştir.[33] Türkiye örneği açısından kanuna aykırı eylem olarak nitelendirilen fakat barışçıl niteliğini koruyan TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ açısından, düzenleyicilerin yargılanmasına sıklıkla karşılaşılmaktadır.[34] Bu durum devletin, yerleşik AHİM içtihatlarının aksine barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerine açılan bu soruşturmalar misilleme uygulaması olarak adlandırılabilir.[35] Soruşturmaların sonucunda bir müeyyide ile karşılaşılmasa dahi, soruşturmanın açılması ifadenin alınması, kısacası kişinin ceza tehdidi altında bulunması durumu, daha sonra katılması muhtemel olan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma veya katılmama yönünde alacağı kararı etkileyecektir.

Diğer bir sorun ise toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan kişilerden bir kısmının şiddete başvurması veya şiddete çağrı yapması durumunda ne olacağıdır. Bu aşamada bakılması gereken nokta şiddet eylemlerinin veya çağrısının, toplantı veya gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğini ortadan bir bütün olarak kaldırıp kaldırmadığıdır. Bir bütün olarak silahlı veya saldırılı toplantı veya gösteri yürüyüşünün, bu korumadan faydalanamayacağı açıktır.[36] Başka bir değişle barışçıl bir bütün olarak ortadan kalkıyor ise bu durumda 11. Maddenin korumasında n faydalanılamaz fakat genel olarak barışçıl nitelik korunuyor ise 11. Maddenin korumasından faydalanılabilir.[37] Burada yapılması gereken barışçıl olmayan fiili hareketleri gerçekleştirenlerin kitleye müdahale gerçekleştirilmeksizin ayıklanması eğer mümkün değilse, daha sonra gerçekleştirilecek soruşturma ile tespit edilerek, adil bir şekilde yargılanmasıdır.

Nitekim Anayasa Mahkemesi’de söz konusu noktada KESK ve Eğitim-Sen tarafından düzenlenen ve bir kanun tasarısını aleyhine düzenlediği gösteri yürüyüşünü konu alan ve silahsız/ saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşleri Anayasa’nın 34. Maddesi tarafından koruma altına alınmış olduğunu belirtmiştir.[38]

Sonuç olarak barışçıl olmaktan kısmen çıkan toplantı veya gösteri yürüyüşü buna katılan herkesin suçlanması için yeterli değildir.[39]        Diğer bir durum ise barışçıl bir gösteriye karşı gösteri yapılması durumudur. Bu durumda kolaya kaçılarak millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla iki gösterinin de ya da siyasal sebepler öne çıkarak sadece birinin yasaklanması ile sonuçlanabilmektedir. Güvenlik sorunun bulunması, olası terör saldırısı bahanesi, karşıt grupların saldırma ihtimali olduğundan bahisle gösterinin engellenmesi eylemcilerin doğrudan doğruya sorumlusu olmadıkları bir sebepten sorumlu tutularak cezalandırılmasıdır. Bahsi geçen durumları engelleme, kontrol altına alma ve beraberinde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanımının sağlanması devletin yükümlülüğündedir.[40]

4.2. Kanuna Aykırılık Halinin Tek Başına Müdahaleyi Gerektirmemesi

Yaygın bir örnek olarak kanuna aykırı eylem nitelendirmesi, Türkiye örneği açısından müdahalelerin temel sebebini oluşturmaktadır. Barışçıl olmakla beraber diğer tüm şartları bünyesinde barındıran bir toplantı veya gösteri yürüyüşünün, kanuna aykırılık gerekçe gösterilerek zorla dağıtılması AHİM tarafından da eleştirilmektedir.[41]

En spesifik örneği bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sebebiyle eylemin kanuna aykırı olduğu ileri sürülerek müdahalenin gerçekleşmesidir. [42] Toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı olması tek başına, bu hakkın engellenmesi sonucunu hukuka uygun hale getirmemektedir.[43] Ara bir not düşmekte fayda vardır, AHİM bildirim yükümlülüğünü sözleşmeye aykırı bulmamış fakat bildirim yükümlüğünden ne anlaşılması gerektiği ve sınırlarına ilişkin bir veri sunmuştur[44] İHD üyesi bir toplamın 22 nisan 2000 tarihinde, F tipi cezaevlerini protesto etmek amacıyla gerçekleştirdiği eylem polsin müdahalesi ile karşılaşmıştır. Müdahale karardan anlaşılabildiği kadarıyla, hükümet bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve bu sebeple kanunun aykırı olduğu dolayısıyla müdahalenin de hukuka uygun olduğu iddiasına dayansa da mahkeme, barışçıl nitelikte bir gösteri yürüyüşünün salt kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile müdahaleyi 11. Maddenin ihlali saymıştır. Bildirimin kamu makamlarının gerekli tedbirleri alması amacı taşıdığı, izinden farklı olduğu ve toplantı özgürlüğü noktasında gizli bir engel oluşturmaması gerektiğini vurgulamıştır. Yani AHİM yerleşik bir şekilde bildirim yükümlülüğünün, yasama organı tarafından düzenlenebileceği bunun muktedirin takdir yetkisi sınırları içerisinde olduğunu değerlendirmiştir.[45]

Buradaki önemli husus kimi toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin o an yapılmasının, toplantı ve gösteri yürüyüşünün amacına ulaşmasının tek yolu olmasıdır. Nitekim bu durum planlı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düşünülerek düzenlenen anayasanın 34. Maddesinin, gerçek hayatta var olan ani toplantı ve gösteri yürüyüşlerini anayasanın güvencesinin kapsamı dışına itmeyecektir.[46] AHİM yine bir kararında basın açıklamasının salt olarak kanuna aykırı olması sebebiyle müdahale edilmesini ve dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüş hakkına yapılan müdahalenin acil sosyal ihtiyacı karşılamadığı ve demokratik toplumda gerekli olmadığından bahisle ihlal kararı vermiştir.[47]

Kimi zaman ise toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapıldığı mekan, o toplantı ve gösteri yürüyüşünün amacına ulaşması için gereklilik arz edebilmektedir. Nitekim basın açıklamaları noktasında bu durum göze çarpmakta kamu makamlarınca benzer yasaklamalara gidilmektedir.[48] Bu yasaklamalar genellikle soyut nitelikte olduğunu yukarıda açıkladığımız ve örneklendirdiğimiz için burada açıklamayı detaylandırmıyoruz.

4.3. Orantısız Güç Kullanımı

Cumhuriyet tarihinin en kitlesel eylemlerinden olan Gezi Parkı eylemleri, topçu kışlasının yapılması amacıyla ağaçların kesilmesine tepki olarak başlamış ve ülkenin dört bir yanında siyasal iktidarı, siyasal iktidarın politikalarını hedef alan toplantı ve gösteri yürüyüşlerine dönüşmüştür. İHEB’in 3. Maddesine, Anayasa’nın ise 112.,13.,14.,15.,25.,26., ve 34. Maddesine aykırı olarak kolluk kuvvetlerince orantısız müdahalesi Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından tespit edilmiştir.[49] Bu durum sadece AHİM önündeki yargılamalarda değil aynı zamanda çeşitli sebeplerle oraya ulaşamayan hak ihlallerinin Türkiye örneği özelinde yaygınlığına işarettir.

Sadece 2013 yılının Haziran-Temmuz aylarındaki gösteriler sırasında, kapsül yaralaması sonucunda bir kişi ölmüş, 11 kişi kalıcı görme kaybına uğramış, yüz kişi kafa travması geçirmiştir. Genel olarak gezi parkı gösterilerinde gösterilerde altı kişi ölmüş 7 bin 832 kişi yaralanmıştır.[50]

Bununla beraber Türkiye açısından ilke kararlarından biri olan ve detaylı açıklamalara sahip AHİM kararında[51] Dünya Emekçi Kadınlar Gününde barışçıl olarak düzenlenen gösteri yürüyüşü, polislerin orantısız güç kullanımı ile dağıtılmıştır. Konuya ilişkin vido kayıtlarından anlaşıldığı üzere polis dağıtılacağı yönünde uyarıda bulunamamıştır. Müdahaleler eylemciler üzerinde morluklara sebebiyet verecek düzeydedir. Başvurucu aynı zamanda polis memurları hakkında suç Duyurusunda bulunmuştur. Burada AHİM müdahalenin orantısızlığı tespit etmiş ve bu konuda etkili bir soruşturmanın da bulunmamasından bahisle 3. Madde ihlaline, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanımını engellenmesi üzerinden 11. Maddenin ihlaline karar vermiştir. Bu karar açısından önemli olan bir tespit ise zorla dağıtmanın aşırı derece şiddet içermesi sebebiyle, göstericilerin daha sonra toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma veya toplantı gösteri yürüyüşü düzenleme noktasında caydırıcı bir etki yaratacağını belirtmiş olmasıdır. [52]

Başka bir kararında ise 40-50 kişilik grubun toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını kullandıkları sırada, gösterinin izinsiz olduğu ve kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle kolluk kuvvetleri zorla dağıtma yoluna gitmiştir. AHİM bu olay açısından müdahalenin orantısız olduğu, eylemi dağıtmaya elverişli olan gücün kullanımının ötesine geçildiği ve kamu düzenin korunması noktasında müdahalenin gerekli olmadığı hususuna dikkat çekmiştir.[53]

Başka bir örnekte ise anayasal güvence alınmış olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak ve bu doğrultuda basın açıklaması yapmak isteyen grubun dağılmayı reddetmesi üzerine, polisin güç kullanarak kötü muamelede bulunduğu, kullanılan gücün eylemi dağıtma noktasında ölçüsüz olduğunu ortaya koymuştur. [54]

Diğer bir örnek ise başvurucuların hakkın kullanımı noktasında barışçıl olarak toplanması neticesinde kaba kuvvet ile yakalama işlevi gerçekleştirilerek kötü muamelede bulunulmasını, bu kötü muamelenin polis aracında da devam etmesini, Biber gazı kullanımı[55] sonucunda bir gösterici baygınlık geçirmiştir. Müdahalenin orantısız olma sebebiyle toplantı düzenlenmesinin engellendiği sonucuna varmıştır.[56] Biber gazının insan gazlarının orantısız şekilde kullanılması belirli bir dozun açılması önemli sağlık sorunları yaratabileceğine vurgu yapılmaktadır.[57]

Görüleceği üzere Türkiye ile ilgili ihlal kararların sonucu toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yapılan müdahalenin orantısızlığı ile ilgilidir.[58] Burada devletin üzerine düşen hoşgörü yükümlülüğü başka bir değişle kanunsuz fakat barışçıl olan gösterinin, topluluğun toplantı ve gösteri yürüyüşünün amacı olan görüşlerini dile getirmeleri için uygun sürenin tanınmasıdır.

5. Sonuç

 

Toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının kullanımı noktasında ihlallerin olduğu noktasında genel hatları bir uzlaşının varlığından söz etmek mümkündür. Fakat bu noktada ayrım ihlallerin nereden kaynaklandığı ve nasıl çözüleceğine ilişkindir.

İhlallerin ayrımı noktasında dar bir ayrıma giderek Anayasa’da yer alan ölçülülük ilkesinin bir uzantısı olan orantılılık ve gösterinin barışçıl olması olarak nitelendirdik. Bunun sebebi AHİM kararlarında öncelikle bir toplantı veya gösterinin varlığının tespitinin akabinde, gösterinin barışçıl niteliğinin var olup olmadığı tartışması ve doğal olarak AHİM önüne gelmesinin sebebi olan kanuni veya müdahale ile sınırlandırması bulunmaktadır. Kanun özelinde getirilen sınırlandırmalar ağırlıklı olarak gerekçesiz soyut nitelik taşımaktadır.

Başka bir sorun ise barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerine polisin müdahale etmesi bunun özel görünümü olarak müdahalenin orantısızlığı ve neticede hoşgörü yükümlülüğü yerine getirilmemesi ve aceleci müdahale ile hakkın kullanımını engellemesidir. Kişi, yer, zaman ve mekan unsuru aynı olan benzer içerikte toplantı veya gösteri yürüyüşleri farklı müdahaleler ile karşılaşması, yani kısacası hangi sonuç ile karşılaşacağını bilmemesi hali en büyük sorunlardan biridir. Kısacası bu engellemeler hukuki belirlilikten uzak, öngörülemez niteliktedir.

Sorun silsilesi bu noktada da bitmemektedir AHİM tarafından izinden farklı bir kurum olarak tarif edilen bildirim yükümlülüğü, ülkemizde izin kurumundan farksız bir biçimde işletilmekte, ihlal sebeplerinin başını çekmektedir. Devlete toplantı ve gösteri yürüyüşünün güvenliğinin sağlanması noktasında önem arz eden bu kurum, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini engelleme kurumuna dönüştürülmüştür.

Neticede AHİM Türkiye’ye ilişkin vermiş olduğu ihlal kararlarında bu hakkı tek başına değerlendirmemiş, başta 10. Maddede düzenlenen ifade özgürlüğü olmak üzere sözleşmenin 2., 3., 5. Maddeleri ile birlikte değerlendirmiştir.

Toplantı ve Göster Yürüyüşleri Kanunu’nun kişi bakımından getirmiş olduğu sınırlamalarda bir olarak nitelendirebileceğimiz, Düzenleme Kurulu’nun üyelerinde aradığı 18 yaş sınırı, 18 yaş altı çocuklar yönünden bu hakkın kullanımı önünde bir engel olarak durmaktadır. Türkiye örneğinde YGS/LYS eylemleri protestosu ve gezi parkı eylemleri ile sokağa çıkan liseliler bu hakkın kullanımının öznesi olduklarını gerçek hayatta göstermişlerdir. Somut durum bu düzenlemenin değiştirilmesini gerektirmektedir. Nitekim bu durum tarafımız olduğumuz Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 15. Maddesine[59] aykırılık içermektedir.

Konuya ilişkin ihlallerin ortadan kalkması için uygulayıcıların eğitilmesi ilk akla gelen önerilerdendir. Fakat pratik anlamda daha önce uygulanmış bu durum, ihlalin uygulayıcı kişilerin hatalarından kaynaklandığı kabulüne dayanmaktadır. Bu eğitimler aslında kolluk kuvvetlerine ihlalleri nasıl gizleyeceğini, dillendirilmesinin nasıl önüne geçileceğini de öğretmiştir. Örneğin orantısız müdahalenin gerçekleştiği anda, kişilerin etrafı çevik kuvvet tarafından çevrilerek görüntü alınmasının önlenmesi en sık karşılaşılan örneklerdendir. Tekil tekil bireylerin ihlalin derecesine katkısı olmakla birlikte asıl çözülmesi gereken nokta siyasal iktidara yönelen tepkilerin bir parçası olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenleyicileri ve katılımcılarının düşman/terörist olarak görünmesinden kaynaklanmaktadır. Bu algı bir siyasal mücadele ile kırabilecektir. Fakat hukukun bu noktada üzerine düşen, orantısız müdahaleler durumunda etkin soruşturma ve kovuşturma yürütmesi, rücu mekanizmasının işletilmesini sağlamaktır.

 

 

KAYNAKÇA

Kitaplar

  1. Şeref Gözübüyük, Feyyaz Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İnceleme ve Yargılama Yöntemi, Ankara, Turhan Kitabevi Yayınları,2013.

Ali İşgören, Türk Hukukunda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri, Ankara, Seçkin Yayıncılık,2016.

Denizer Şanlı, Düşman Ceza Hukuku, İstanbul, NotaBene Yayınları, 2019.

Doğan Erkan, OHAL KHK Rejiminin Eleştirisi ve OHAL ile Kalıcı Olarak Dönüşen Ceza Hukuku Rejimi Tartışmalar/İmkanlar, Bursa, Ekin Yayınevi, 2019.

Ergün Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 1995.

İbrahim Özden Kaboğlu, Kolektif Özgürlükler, Diyarbakır, DÜHF Yayınları.1989.

İbrahim Özden Kaboğlu, Özgürlükler Hukuku, İstanbul, AFA Yayınları.1999.

Muhammed Bilal Arı, Türkiye’de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı ve Bu Hakkın Sivil Toplum Kuruluşları Açısından Önemi, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019.

Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, Ankara, Yetkin Yayınları, 1993.

Osman Doğru, Atilla Nalbant, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, 2. Cilt, İstanbul, Legal Yayıncılık,2016.

Ömer Anayurt, Toplanma Hürriyeti Kavramı ve Türk Anayasa Hukukunda Toplanma Hürriyeti, İstanbul, Kazancı Yayınları, 1998.

Server Tanilli, Devlet ve Demokrasi- Anayasa Hukukuna Giriş, İstanbul, Say Yayınları, 1990.

Yusuf Çözeli, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü ve Türkiye Örneği, Ankara, Adalet Yayınevi, 2016.

Makaleler

Gökçen Alpkaya, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Uygulamasında Toplanma Özgürlüğüne Hak”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C. 56, S. 3, S. 1-18,2001.

Osman Doğru, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Uygulamasında Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C.1, S.39-69, Ankara, 2006.

Tolga Şirin, “Türkiye’de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkına İlişkin Sorunlar”, Anayasa Hukuku Dergisi, 2013, C.2 S.4, s.307-308

Ümit Kılınç, “Barışçıl Gösteri ve Yürüyüşü Yapma Hakkı ve Devletin Yükümlülükleri”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C.1, S.110, Ankara, 2014.

Yusuf Çözeli, “Karşılaştırmalı Olarak Ulusalüstü İnsan Hakları Hukuku Belgelerinde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü”, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, C.1, S.2, Ankara, 2016.

Ziya Çağlar Tanyar, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı”, AÜHFD, Cilt: 60, Sayı: 3, 2011

Raporlar

İnsan Hakları Derneği, Gezi Parkı Direnişi ve Sonrasında Yaşananlara İlişkin Değerlendirme Raporu, Türkiye ,2013.

İnsan Hakları Ortak Platformu ( İHOP), Başak Çalı, Ataman Grubu/Türkiye Kararlarının Uygulanmasını İzleme Raporu, İstanbul,2014.

Kararlar

AHİM Serkan Yılmaz/Türkiye Başvuru No: 25499/04, Karar Tarihi: 13.10.2009.

AHİM, Ali Güneş v. Türkiye, Başvuru No: 9829/07, Karar Tarihi: 10.04.2012

AHİM, Ali Güneş/Türkiye, Başvuru No: 9829/07, Karar Tarihi: 10.04.2012

AHİM, Biçici v. Türkiye, Başvuru No: 30357/05, Karar Tarihi: 27.05.2010.

AHİM, Çelik/Türkiye, Başvuru No: 36487/07, Karar Tarihi: 15.11.2012

AHİM, Emine Yaşar/Türkiye, Başvuru No:863/04, Karar Tarihi:09.02.2010

AHİM, Ezelin/ Fransa Kararı, Başvuru No: 11800/85 Karar Tarihi: 26.04.1991

AHİM, Gün ve diğerleri/Türkiye, Başvuru No: 8029/07, Karar Tarihi:18.06.2003

AHİM, Oya Ataman /Türkiye, Başvuru No: 74552/01, Karar Tarihi: 05.12.2006

AİHM, Turan Biçer/Türkiye, Başvuru No: 3224/03, Karar Tarihi: 30.11.2010

AYM Esas Sayısı: 2016/16, Karar Sayısı : 2016/37, Karar Tarihi: 05.05.2016.

AYM, Başvuru No: 2013/3924, Karar Tarihi: 06.01.2015

Kamu Denetçiliği Kurumu, Şikayet No:03.2013/310, Karar No:2013/90, Karar Tarihi: 03.12.2013

 

 

[1] İbrahim Özden Kaboğlu, Özgürlükler Hukuku, İstanbul, AFA Yayınları.1999, s. 13.

[2] A. Şeref Gözübüyük, Feyyaz Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İnceleme ve Yargılama Yöntemi, Ankara, Turhan Kitabevi Yayınları,2013.s.4

[3] Yusuf Çözeli, “Karşılaştırmalı Olarak Ulusalüstü İnsan Hakları Hukuku Belgelerinde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü”, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, C.1, S.2, Ankara, 2016, S.124.

[4] Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP)/Türkiye, n° 23885/94, 8 Aralık 1999 tarihli karar, § 37

[5] Ümit Kılınç, “Barışçıl Gösteri ve Yürüyüşü Yapma Hakkı ve Devletin Yükümlülükleri”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C.1, S.110, Ankara, 2014,.S.285.

[6] Kılınç, a.g.m., S.293

[7] Kabaoğlu, a.g.e., s.58.

[8] İbrahim Özden Kaboğlu, Kolektif Özgürlükler, Diyarbakır, DÜHF Yayınları.1989, S.131

[9]Kabaoğlu, a.g.e., S. 129

[10] Denizer Şanlı, Düşman Ceza Hukuku, İstanbul, NotaBene Yayınları, 2019, S.152

[11] Ömer Anayurt, Toplanma Hürriyeti Kavramı ve Türk Anayasa Hukukunda Toplanma Hürriyeti, İstanbul, Kazancı Yayınları, 1998, S.134-135 .

[12] Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, Ankara, Yetkin Yayınları,S.230.

[13] Ergün Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 1995, S.80.

[14] Kabaoğlu, a.g.e., S. 267.

[15] Özbudun, a.g.e., S.80.

[16] Server Tanilli, Devlet ve Demokrasi- Anayasa Hukukuna Giriş, İstanbul, Say Yayınları, 1990, S.184. Kapani, a.g.e., S. 232-233.

[17] Açıklama Metni: Anayasamızda ve kanunlarda öngörülen sınırlandırma ve yasaklama şartlarını doğrudan ve açıkça oluşturduğu değerlendirilen eylemler ile saldırı olaylarının önüne geçmek, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliklerini sağlamak, terör örgütlerinin planlarını bertaraf etmek, milli güvenliğin sağlanması, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin korunması ile şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi amacıyla 26/10/2019 tarihinden geçerli 09/11/2019 tarihi de dahil olmak üzere (15) gün süre ile Van İli coğrafi sınırları içerisinde, açık alanlarda düzenlenecek gösteri yürüyüşü, açık hava toplantısı, basın açıklaması, oturma eylemi, stant açma vb. her türlü eylem ve etkinlikler YASAKLANMIŞTIR. Erişim Adresi : http://www.van.gov.tr/25102019-tarihli-yasaklama-karari Erişim Tarihi: 23.12.2019

[18] AYM Esas Sayısı : 2016/16, Karar Sayısı : 2016/37, Karar Tarihi: 05.05.2016.

[19] Türkçe Çev. İçin BKZ. Doğan Erkan, OHAL KHK Rejiminin Eleştirisi ve OHAL ile Kalıcı Olarak Dönüşen Ceza Hukuku Rejimi Tartışmalar/İmkanlar, Bursa, Ekin Yayınevi, 2019.

[20] Doğan Erkan, OHAL KHK Rejiminin Eleştirisi ve OHAL ile Kalıcı Olarak Dönüşen Ceza Hukuku Rejimi Tartışmalar/İmkanlar, Bursa, Ekin Yayınevi, 2019, S.109-110.

[21] https://www.birgun.net/haber/sule-cet-davasinda-karar-sanik-aksu-ya-muebbet-akand-a-18-yil-9-ay-hapis-278711

[22]https://gazetekarinca.com/2019/12/mahkemeden-cinsel-saldiridan-yargilanan-hasan-bilgilinin-tutuklanmasi-talebine-ret/

[23] Veriler için BKZ:https://www.echr.coe.int/Documents/Stats_violation_1959_2018_ENG.pdf

[24] Osman Doğru, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Uygulamasında Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C.1, S.64, Ankara, 2006, S.40.

[25] Yusuf Çözeli, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü ve Türkiye Örneği, Ankara, Adalet Yayınevi, 2016 S.84.

[26] Detaylı bilgi için BKNZ. Çözeli, a.g.e, S. 49-68.

[27] AHİM, Ezelin/ Fransa Kararı, Başvuru No: 11800/85 Karar Tarihi: 26.04.1991

[28] Gökçen Alpkaya, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Uygulamasında Toplanma Özgürlüğüne Hak”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Temmuz-Eylül 2001, Cilt 56, Sayı 3, s . 5-7

[29] AİHM, Turan Biçer/Türkiye, Başvuru No: 3224/03, Karar Tarihi: 30.11.2010

[30] Tolga Şirin, “Türkiye’de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkına İlişkin Sorunlar”, Anayasa Hukuku Dergisi, 2013, C.2 S.4. S.105.

[31] Ziya Çağlar Tanyar, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı”, AÜHFD, Cilt: 60, Sayı: 3, 2011, 609,  Osman Doğru, Atilla Nalbant, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, 2. Cilt, İstanbul, Legal Yayıncılık,2016, S. 431

[32] AHİM Akgöl ve Göl /Türkiye, Başvuru No: 28495/06, Karar Tarihi: 17.05.2011

[33] AİHM, Turan Biçer/Türkiye, a.g.k.

[34] Muhammed Bilal Arı, Türkiye’de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı ve Bu Hakkın Sivil Toplum Kuruluşları Açısından Önemi, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019, S.67.

[35] İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), Başak Çalı, Ataman Grubu/Türkiye Kararlarının Uygulanmasını İzleme Raporu, İstanbul,2014, S.27.

[37] Doğru, Nalbant, a.g.e. S. 432

[38] AYM, Başvuru No: 2013/3924, Karar Tarihi: 06.01.2015

[39] Ezelin/Fransa, a.g.k.

[40] Doğru, Nalbant, a.g.e., S.436., AİHM, Stankov ve Birleşik Makedonya Organizasyonu İlinden/Bulgaristan, Başvuru No: 29221/95 ve Başvuru No: 29225/95, Karar Tarihi: 02.10.2001

[41] Çözeli, a.g.e., s.86

[42] Ziya Çağa Tanyar, a.g.m., S.593-594.

[43] AHİM, Oya Ataman /Türkiye, Başvuru No: 74552/01, Karar Tarihi: 05.12.2006

[44] Oya Atama -n a.g.k.

[45] AHİM, Gün ve diğerleri/Türkiye, Başvuru No: 8029/07, Karar Tarihi:18.06.2003

[46] Ali İşgören, Türk Hukukunda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri, Ankara, Seçkin Yayıncılık,2016,S.79.,AHİM Serkan Yılmaz/Türkiye Başvuru No: 25499/04, Karar Tarihi: 13.10.2009.

[47] AHİM, Emine Yaşar/Türkiye, Başvuru No:863/04, Karar Tarihi:09.02.2010

[48] Çözeli, a.g.e., S.88.

[49] Kamu Denetçiliği Kurumu, Şikayet No:03.2013/310, Karar No:2013/90, Karar Tarihi: 03.12.2013, S.175.

[50] İnsan Hakları Derneği, Gezi Parkı Direnişi ve Sonrasında Yaşananlara İlişkin Değerlendirme Raporu, 27 Mayıs 2013-10 Temmuz 2013

[51] AHİM, İzci v. Türkiye, Başvuru no:42606/05, Karar Tarihi20.07.2013

[52] AHİM, İzci v. Türkiye, Başvuru no:42606/05, Karar Tarihi20.07.2013

[53] Oya Ataman/ Türkiye, a.g.k.

[54] AHİM, Biçici v. Türkiye, Başvuru No: 30357/05, Karar Tarihi: 27.05.2010.

[55] Biber gazı kullanımına ilişkin Biber gazı ve konunun uluslararası insan hakları hukuku açısından değerlendirilmesi için BKZ. İzzet Mert Ertan, “Toplumsal Olaylara Müdahalede Biber Gazı Kullanılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Uygunluğu”, İstanbul Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Bülteni, C. 32, S.1, ss.51-69

[56] AHİM, Çelik/Türkiye, Başvuru No: 36487/07, Karar Tarihi: 15.11.2012

[57] AHİM, Ali Güneş/Türkiye, Başvuru No: 9829/07, Karar Tarihi: 10.04.2012

[58] Tanyar, a.g.m.., s. 526-528. Kılınç, a.g.m. S. 293.

[59] İlgili Madde: 1. Taraf Devletler, Çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler. 2. Bu hakların kullanılması, ancak yasayla zorunlu kılınan ve demokratik bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni yararına olarak ya da kamu sağlığı ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapılan sınırlamalardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz.